Bazal Hüc Ca

Cildin Bazal Hücreli Kanserleri

Orjinini derinin bazal tabakasındaki veya derinin aksesuar elemanlarının (kıl folikülü ter bezleri, yağ bezleri) iç yüzünü astarlayan bazal hücrelerden alır. Bazal hücreli kanser (BHK)’in, bazal hücreli epitelyoma (BHE), bazalyom gibi isimleri vardır. Bazı özellikleri nedeniyle gerçek bir kanser sayılmadığı için, “bazal hücreli kanser” olarak adlandırılması tartışmalıdır. BHK en sık görülen deri tümörlerinden birisidir, hemen daima kıl bulunan deride yerleşir, yavaş gelişir, vucudun diğer bölgelerine atlamaz yani metastaz yapmaz, ancak çok nadir olarak metastaz yaptığı görülmüştür. Hastaların % 95’i 40-79 yaş arasındadır. Kadın ve erkeklerde hemen hemen aynı oranda görülür. Mortalitesi yani hayati riski olmamakla birlikte morbiditesi olabilir. Çok fazla uzun süre ihmal edilmiş lezyonlarda çene kemikleri, göz küresi ve beyine yayılım gösterebilir.

Bazal Hücreli kanser kimlerde Görülür ?
BHK sıklıkla, uzun süre güneş ışınlarına maruz kalanlarda, yüksek dozda X ışınları ile tedavi görenlerde ve kronik yara veya nedbesi olanlarda gelişir. Bazen hiçbir neden olmadan da ortaya çıkabilir. Yukarıda deri kanseri için bahsedilen genel faktörler burada da geçerlidir.

Bazal Hücreli Kanserin Klinik tipleri : BHK’in başlıca klinik tipleri :

1. Nodülo-ülseratif tip BHK:
En sık görülen tiptir. Küçük bir papül olarak başlar, giderek büyür, nodüle dönüşür, üzerindeki deri incelir, telenjiektazi yani ince damarlanmalar gelişebilir, nodülün ortası ülserleşerek yara açılır (ulkus rodens). Tam gelişmiş şeklinde ortada bir ülser, çevrede sert, parlak kabartılar ve net bir sınır vardır.

2. Pigmentli tip BHK:
Nodülo-ülseratif tipin aşırı pigmentli ve koyu kahverengi veya siyahımsı renkteki tipine bu ad verilmiştir. Tümör içinde ve çevresinde bol miktarda melanin bulunması bu siyah görünüme neden olur.

3. Sikatrisyel (morfea benzeri veya fibrosing ) BHK:
Sarımtırak, sert, sınırları düzensiz plaklar şeklinde kendini gösterir. Sikatrisli veya nedbeli bir dokuyu andırır ve çok geç olarak ülserleşebilir. Sınırları tam belirgin olmadığı için çok geniş çıkarılmalıdır.

4. Yüzeyel tip BHK:
Tek veya çok sayıda, eritemli, skuamlı hafif enfiltre plaklar vardır. Plaklarda küçük, yüzeyel ülserasyonlar ve kabuklar oluşur. Yüzeyel yayılım gösterir, derinlere yayılım olmaz.
5. Fibroepitelyoma:
Genellikle sırtta yerleşen, çok sayıda olabilen, sertçe, sıklıkla saplı, fibromlara benzer oluşumlardır. Diğer tiplere göre daha nadir görülür.

6. Ülseratif tip BHK:
Nodülo-ülseratif tipe benzer ancak lezyonun periferinde nodüller olmayıp kenarları adeta zımba ile kesilmiş gibidir. Bunda da sağlam deri ile arasında net bir sınır vardır.

7. Nodüler tip BHK:
En yaygın görülen tiplerinden biridir. Telenjiektazileri yani üzerinde ve etrafında ince damarları olan incimsi bir papül şeklinde başlar, kaşıntılı ve zaman zaman kanamalıdır. İlerleyen zamanla birlikte ortasında bir ülser gelişir ve nodülo-ülseratif tipe döner.

8- Adneksial tip BHK: Oldukça nadirdir ve yaşlılarda görülür. Yavaş seyirli olup lokal olarak invazyon gösterir ve ter bezlerindeki bazal hücrelerden orjinini alır. Tedaviye rağmen lokal nüks sıktır.

Ayırıcı tanı
BHK’in pigmentli nevüsler, epidermoid karsinom, malign melanom, verrüler ve lupus vulgarisden ayırımı yapılmalıdır.

Tanı
BHK’de kesin tanı histopatolojik inceleme ile konur. Yani bir kenarından küçük bir parça alınarak tahlile gönderilir. Eğer şüpheli yaranın tamamı 1 cm den küçükse genellikle parça almak yerine tüm lezyon çıkarılarak incelemeye gönderilir.

Tedavi
BHK’in tedavisinde hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna, lezyonun büyüklüğüne ve lokalizasyonuna, yöntemin kozmetik sonucuna göre:
cerrahi tedavi,
lokal destrüksiyon,
elektrocerrahi,
kriyoterapi,
radyoterapi,
lokal kemoterapi uygulanabilir.

Cerrahi tedavide ortalama % 90 oranında kür şansı vardır. Lezyon büyüdükçe kür şansı azalır. Cerrahi eksizyon yaparken etrafındaki 2-5 mm lik sağlam doku ile birlikte cerrahi olarak çıkarılır. Skatrisyel tip, nüks ve geç kalınmış ilerlemiş Bazal Hücreli kanserlerde bu sınır 10-15 mm ye kadar genişletilebilir.
Cerrahi işlemlerde tümörün çıkarılması önemlidir, ancak daha sonra çıkarılan yerin onarımıda önemlidir. Özellikle yüzün görünen ve dudak, göz kapağı gibi fonksiyonel gölgelerinde onarım hem fonksiyonel hem de estetik olarak önemlidir. Onarım sırasında mutlaka az da olsa iz kalacaktır. Ancak oluşacak deformite minimal olmalı, anatomik yapıya uygun onarım yapılmalıdır.
Tümör küçük boyutlarda ise, çıkarıldıktan sonra onarım basittir ve kolayca yaklaştırılarak kapatılabilir. Daha geniş tümör çıkartılmışsa, veua burun ve göz kapağı gibi bölgelerde onarım yapılacaksa daha ileri plastik cerrahi tekniklerine ihtiyaç vardır. Bunuda ancak plastik cerrahi eğitimi almış plastik ve rekonstrüktif cerrahlar gerçekleştirebilirler.